31 Ocak 2015 Cumartesi

Sevgili Hayat


          Bugün İstanbul'da fırtına vardı ve tüm vapur seferleri iptal edilmişti. İşte böyle bir günde karşıya geçtim. İstikamet, Beyoğlu Küçük Sahne'ydi. Vapurlar çalışmayınca doğal olarak metro, marmaray ve tekrar metro yaptım ( bu fikri bana veren Gük Akça'ya teşekkürler, sayesinde ikinci bir metrobüs faciası yaşamadım).

    
           Oyun tek perdelikti ve bir saat onbeş dakika sürdü. Oyunun konusu ise şöyle: 1922 yılında İzmir'de Amane ( bunu araştırdım yazacağım) kahvelerinde şarkı söyleyen Eleni ve sokaklarda yaşayan Lena'nın karşılaşmasıyla oyun başlıyor.  Lena Eleni'nin çalıştığı kahvede şarkı söylemeye başlıyor. Birbirlerine hem arkadaş hem de rakip oluyorlar. Lena, Eleni'ye göre çok daha gençtir, bundan dolayı bir süre sonra Eleni'nin yerini alır ve Eleni'de işinden olur. Buna rağmen birbirlerinden kopmazlar ve herşeye rağmen birbirlerine destek olurlar. Yıl 1922 olunca tabi Anadolu'daki savaşta oyunun konusudur. Bir yandan doğup büyüdükleri toprakları terk etmekten korkan bu kadınlar bir yandan da kaçış planları yapmaktadırlar ( bu kaçış planlarını özellikle Lena yapmaktadır, Eleni'nin İzmir'i terk etmek gibi bir niyeti yoktur).

     Oyunun yazarı bir Türk; Funda Özşener ( neden Türk olduğunu vurguladım; oyunun konusundan dolayı sanki Yunanlı biri yazmış gibi algıladım) , yönetmeni Metin Belgin, oyuncuları ise; Yeşim Gül ve Ebru Aytürk Evren.  Oyunculuklar çok güzeldi, konu da güzeldi ama en güzeli müziklerdi.

        Yazıyı bitirmeden önce Amane Kahvesi'nin ne demek olduğunu da yazayım. Ben ilk kez bugün duydum ve bugün öğrendim. Belki içinizden bilenler vardır. Adını şarkılarda çok kullanılan "Aman"dan alıyormuş. Bu kahveler çok şık kahvelermiş. Burada söylenen şarkılarda genellikle doğaçlama olurmuş. Müzisyenler söz bulamadıklarında "aman, aman" diye şarkı arasına sözler ekleyip kendilerine düşünme payı verirlermiş. Bu kahvelere genelde yunanlı burjuvalar gelirmiş. Çalan müzisyenlerin ise müzik bilgisi çok iyi olurmuş.

            Oyun konusu itibarıyla biraz ağır ilerleyen bir oyun. Ben beğenerek izledim, bundan dolayı tavsiye edebilirim ama seyircler arasında sıkılanlar da oldu. İyi seyirler dilerim...

1 yorum:

Semihal Tüzüner dedi ki...

Sevgili arkadaşım.Tiyatro sevdası fırtınadan bile korkmuyor.Edebiyat öğretmenim lisede tiyatronun bir kültür olduğunu ,giden kişilerin davranışlarının olgunluğa ulaştığını sürekli bize vurgulardı.Bulunduğum kasabada tiyatro sahnesi yoktu ama okulda çok güzel spor salonu vardı.Hafta sonları öğrencilerin oyunları olurdu.Hat da ben o yıllarda Genco Erkal'ın'' Bir Delinin Hatıra Defterini '' 1975 yılında izlemiştim .Çok etkilenmiştim.
Bende bilmiyordum.''amane ''kelimesinin anlamını sayende öğrendim.Arkadaşım sana güzel seyirler.

Yorum Gönder