4 Nisan 2014 Cuma

Sirke Tadında Böğürtlen Reçeli


      İstanbul Şehir Tiyatrolarında oynayan iki perdelik ve iki saat on dakikalık harika bir oyun. Oyunun yazarı A.Kadir Bozkurt, yönetmeni ise A.Zuhal Ergen. Oyuncular ise Bensu Orhunöz ve Mert Tanık. Her iki oyuncuyu da çok beğendim. Performanslarından dolayı her ikisini de kutluyorum. Özellikle Mert Tanık'ın o aniden değişen mimikleri çok iyiydi. Bunu görebilmeniz için oyunu ön sıralardan izlemenizi tavsiye ederim. Şimdi bunu yazınca sanki Bensu Orhunöz'ün mimikleri iyi değilmiş gibi algılanıyor ama kesinlikle değil, her iki oyunucu da bu konuda çok iyiydi.
       Oyun sanki yabancı bir ülkede geçiyormuş gibi yer ve kişi isimleri yabancı isimlerden seçilmiş. Oysa bariz bir şekilde Türkiye'nin 12 eylül dönemini anlatan bir oyun. Askeri darbe döneminde bir yazar ve eşinin yaşadığı sıkıntıları anlatıyor. Anlatırken de yaşamın nasıl hem sirke hem de böğürtlen reçeli tadına döndüğünü gösteriyor. Aslında hepimizin yaşamı öyle kimi zaman sirke tadında kimi zamanda reçel tadında ( hangi reçel olduğuna siz karar verin artık). Candan Erçetin'in Elbette şarkısı gibi " Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım". Kimi yaşamı ilkbahar ve sonbahara benzetmiş kimiyse sirke ve reçele. Ne güzel benzetmeler bunlar. Neyse oyunumuza geri dönelim.
          Aslında oyunun ana konusu kadın erkek ilişkisi. Oyuncular bir karı kocayı canlandırıyor ve oyun tersten başlıyor. Yani şöyle tersten; oyunun ilk bölümü yaşlılık dönemi ikinci kısmı yetişkinlik üçüncü kısmı ise ilk evlendikleri yıllar olan genç yetişkinlik dönemi. Kısaca sahnede sürekli gençleşen bir karı kocayla karşı karşıyasınız. Her üç dönemde de birbirini seven hatta birlikte intiharı seçecek kadar da birbirlerine bağlı olan bir çift. İşin komik yanı her dönemlerinde en az bir defa intihara teşebbüs ediyorlar ama bir türlü ölemiyorlar. İçtikleri ilaç neyse bir türlü öldürmüyor bu çiftimizi. Bir çiftin yaşayabileceği her şey vardır ilişkilerinde. Sevgi, kıskançlık, ihanet, kırgınlık, mutluluk... vb. Oyunun ilk bölümünde bunamayı da birlikte yaşadıklarını görüyorsunuz. Öyle güzel işlenmişki sevgileri; öyle bir sevgiye özlem duyarak izliyorsunuz. Bir defa hayata gelip böyle bir şeyi yaşamadan ölmek gerçekten acı veriyor insana, bazen... Neyse.
           Oyun için gidin izleyin diyeceğim.
            Tiyatroda beni rahatsız eden tek şey gelen izleyici kitlesiydi. Bir okul gelmişti izlemeye, sanırım öğrencileri ortaokula gidiyorlardı. Bence öğretmenlerin oyun tercihleri hiç iyi olmamıştı. Bu oyun o yaş grubundaki öğrencilere ve onların hayatlarına hiç hitap etmiyordu. Ne yazık ki halk olarak, ister anne-baba olalım isterse öğretmen,  çocukların ve gençlerin yetiştirilmesinde hangi filmlerin ve hangi oyunların izletileceğini bilmiyoruz. Buna, gittiğim pek çok oyunda ve filmde tanık oldum. Kesinlikle yaş grubuna uygun olmayan oyun ve filmlere çocuklarımızı götürüyoruz. Eminim bu oyuna gelen çocukların öğretmeni de bu oyunun içeriğini bilmeden çocukları bu oyuna getirmiştir. Bilseydi getirmezdi. Sosyal faaliyet yapmış olmak için bir şeyler yapmak bana hep ters gelmiştir. Yapacağımız her sosyal faaliyetin insanlara bir katkısı olmalı, olmayacaksa yapılmasın daha iyi.

0 yorum:

Yorum Gönder