23 Eylül 2014 Salı

Dünya Ağrısı


     Geçen yaz başında Simurg kitap okuma grubumuzla seçtiğimiz kitap Ayfer Tunç'a ait Dünya Ağrısı kitabıydı. Daha önce Ayfer Tunç'a ait olan iki kitap okumuştum. Bunlardan biri Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek diğeri ise Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi adlı kitaplarıydı. Bir edebiyat eleştirmeni değilim tabiki sadece kendimce fikirlerimi yazıyorum; okuduğum her iki kitabı da beğenmemiştim. Çok beğendiğim kitapları kütüphanemde tutar ara ara sayfalarını karıştırırım. Beğenmediklerimi ise çalıştığım okulların kütüphanelerine hediye ederim. Bu iki kitapta okula kütüphanelerine gidecek, öyle görünüyor.
              Gelelim Dünya Ağrısı kitabına bu benim kütüphanemde kalacak bir kitap. Yani beğendim, sorgulamalarını beğendim, kitabın kahramanlarını beğendim. Her ne kadar hayata kötümser gözlerle baksalar da yaşadıkları ve düşündükleri etkiledi beni. Yazarın kalemini bu kitapta daha çok beğendim. Topu topu üç kitabını okudum sanki sürekli daha iyi şeyler yazan yazar izlenimi bıraktı bende. Bundan önce yazdıklarını okumayı düşünmüyorum ama bundan sonra yazacağı kitapları okuyacağım.
           Kitapta Mürşit karakterine kızmakla beraber yaşadığı hayattan taviz vermeyen tarafını çok beğendim. İnsanlara bakışını, artık normalleşmiş olan yozluklara gösterdiği tepkiyi çok sevdim. Mürşit babasının kurmuş olduğu oteli işletmek zorunda olan, aile reisliği yapmak zorunda olan, ailesini ve çevresindekileri memnun etmek zorunda olan, zorunda, zorunda zorunda...sürekli bu duyguyla yaşayan bir kişi. Herhangi bir zorundalık hissetmeden sohbet etmekten hoşlandığı tek kişi otelinde kalan Madenci. Sohbetleri zaman zaman bana sıkıcı gelsede yine de okumaktan çok keyif aldım. Küçük şehirlerde yaşamanın zor hallerine de değinmiş yazarımız. Mesela sevdiğim ve işaretlediğim yerlerden birini sizinle de paylaşmak istiyorum:
           “.....böyle bir şehirde sır saklamanın imkânsız olduğunun farkında değil. öğrenecek elbet, bir gün şehir dediği şeyin birbirini gözleyen sayısız gözden ibaret olduğunu o da anlayacak. ama buna çoktan alışmış olacak ya da daha fenası başkalarını gözleyen sayısız gözden biri haline gelecek. babamın oğlu o olmalıydı diye düşünüyor, ben, oğlum gibi bir oğul olsaydım babam mutlu ölürdü; oğlum babamın istediği gibi bir oğul olduğu için ben mutsuz öleceğim.”
            Yazar bence bu kitabı yazarken Yusuf Atılgan'ın Anayurt Oteli'nden de esinlenmiş olabilir. Zaman zaman okuduklarım bana Anayurt Oteli'ni çağrıştırdı. Esinlenmeler ve benzerlikler beni rahatsız etmiyor. Hani edebiyat dergileri ya da eleştirmenleri bu tür benzerlikleri çok eleştirirler, onları da anlamam aynı olayı ya da benzer olayı her yazar kendine has üslubuyla yazabilir diye düşünüyorum. Son olarak kitabı okumanızı tavsiye ederim.
           

2 yorum:

Gül Akça dedi ki...

Dünya ağrısı muhteşem bir romandı... Bana da Olga Gruşin'in Suhanov'un Düş Yaşamı romanına bir gönderme olarak yazılmış gibi geldi ama bir yandan da pek mümkün gözükmüyor... Gruşin'in romanına da bir bakın...

Derdest fikirler dedi ki...

Notumu aldım ve okuma listeme ekledim hemen, teşekkürler...

Yorum Gönder