5 Mayıs 2014 Pazartesi

Dönüş Yolu



           Yine harika bir kitap okumanın zevkini yaşıyorum. Remarque'ın daha önce Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok adlı kitabını okumuştum ve çok beğenmiştim. Kuzenim Melda'nın tavsiyesiyle okumuştum, buradan O'na teşekkür ediyorum bana sadece iyi bir kitap tavsiye etmedi, beni aynı zamanda harika bir yazarla da tanıştırdı.
          İlk kitapta askerlerin cephedeki mücadelesi vardı. Dönüş Yolu adlı eserinde ise cepheden evlerine dönen askerlerin yaşadığı sıkıntılar ve uyum problemleri anlatılıyor. Remarque'ın bence en önemli özelliği yaşanan olayları sade ama sarsıcı bir dille vermesi. Cümlelerin detayına girerseniz aslında son derece sıradan, süsten uzak yalın cümleler olduğunu görürsünüz ama bu cümlelerin ne anlattığına baktığınızda adeta sarsılırsınız. "Bu kadar korkunç bir şey bu kadar sıradan nasıl anlatılır?" diye şaşırırsınız. Kitabı okudukça askerlerle öyle bir empati kurarsınız ki o zaman anlarsınız savaşın korkunç sıradanlığını... Çünkü savaşta "korkunç" olan şey aynı zamanda "sıradan" olmuştur. Ne acı! Bu durum askerlerin ruh halini etkilemiş ve askerlerin sahip olduğu pek çok değeri yitirmesine neden olmuştur.
           Olayın bir başka acı tarafı daha vardır: O da cepheye gitmeden, orada yaşamadan askerleri anladığını iddia eden insanlardır. İşte askerlerin en çok bu insanlara tahammülü yoktur. "Kahramanlık", "şehitlik", "gazilik" sözleri onlar için hiçbir şey ifade etmemektedir artık. Sivil hayatta suç ve suç olamayan şeylerde birbirine karışmıştır askerlerin kafasında. Öyle ki cinayet işleyen bir asker bunun cinayet olmadığını iddia eder, çünkü cephede yaptığının aynısını yapmıştır  kaldı ki cephede öldürdükleri  ona zarar dahi vermemiştir, oysa burada durum tam tersidir çünkü öldürülen kişi çevresine zarar vermiştir.
           Sivil hayatta bir çok sorun vardı ve insanlar birbirlerine sürekli zarar vermektedir. Askerler sivil yaşamın bu güvensizliği karşısında birbirlerine daha çok bağlanırlar. İşte kitabımızın kahramanlarından Ernst sivil hayatı şu sözleriyle eleştirir:
            Sayfa116: " Ah, cephede herşey daha kolaydı, yaşıyor olmak yetiyordu."

            Yazar her iki kitabında da askerlere savaşı sorgulatıyor, sonunda da askerlere kullanılmış ve aldatılmış olduklarının farkına vardırırıyor. İşte tam bu konuyla ilgili kitaptan alıntıladığım şu söz beni çok etkiledi:
              Sayfa 174: "Aldatıldığımız için aldatıldık, bunu hepimiz biliyoruz! Bizi kullandılar! Bize vatan derken, hırs dolu bir endüstrinin işgal planlarından söz ediyorlardı; bize onurdan söz ederlerken, bir avuç diplomatla prensin çekişmelerini ve iktidar kavgalarını kastediyorlardı, bize ulustan söz ederken işsiz generallerin kendini gösterme çabalarını anlatıyorlardı."

             Yazarın askerlere söylettiği bu sözler tabiki kendisinin savaşla ilgili görüşleridir. Kendisi de Batı Cephesi'nde savaşmış askerlerden biridir. Muhtemelen yazdıkları da O'nun cephede yaşadıklarının bir bölümüdür. Ne acıdır ki o günden bu güne hiçbir şey değişmemiş ve insanlar savaş çığırtkanlığı yapmaya devam etmişlerdir.
           Bu tarz kitapların ve filmlerin herkes tarafından okunması ve izlenmesi taraftarıyım. Özellikle gençler okumalı ve izlemeli diye düşünüyorum. Çünkü barış bilinci,  ancak savaşın gerçekte ne olduğu anlaşıldığında ortaya çıkar. Savaşın ne kadar kötü olduğunu anlatmak da yazarlara ve sanatçılara düşüyor...
            Son olarak okuyun ve okutturun derim...
           

0 yorum:

Yorum Gönder