7 Haziran 2014 Cumartesi

Kırmızı Pazartesi


         Soma Faciası psikolojimi bozduğu için kitaplara konsantre olamıyordum. Hatta bu dönemde başladığım bütün kitapları yarıda bıraktım, bazılarını da bir iki sayfa okuyup kütüphaneye kaldırdım.
          Bugün Kırmızı Pazartesi kitabıyla bir deneme daha yaptım. Açıkcası kitaba başlarken yine okuyamayacağım ve bir kenara atacağımı düşünmüştüm ama tam tersi oldu. Bir solukta okudum kitabı. Toplam 107 sayfa olduğu için hemen bitiverdi kitap. Marquez'in ününü hep duymuşumdur ama bir türlü kitaplarını okuyamamıştım. Bu kitapla neden bu kadar ünlü olduğunu ve değerli olduğunu anladım. Müthiş bir kitaptı ve çok etkileyiciydi. Aslında bu kitabın, kitap gruplarında okunması ve üzerinde uzun uzun tartışılması gerekiyor. Çünkü kitabın içeriği son derece dolu.
        Kitap namus cinayetinden bahsediyor. Bir kasabada cinayet işleneceği bilinmesine rağmen kimsenin hiç bir şey yapmadığını adeta cineyeti film izler gibi izlediği anlatılıyor kitapta. Ülkemiz için konusu uzak değil. Türkiye'de de ne yazık ki namus adında cinayetler işleniyor ve tıpkı bu kitaptaki gibi herkesin gözünün önünde işleniyor ve kimse bir tepki vermiyor. Hatta tepki vermek bir kenara olayı son derece de doğru buluyorlar, tıpkı Marquez'in kitabında olduğu gibi. Kitapta; insanların bir kısmının, cinayetin işleneceğine inanmaması bir kısmının da namus söz konusu olduğu için işlenmesi gerektiğini düşünmesi bir kişinin hayatına mal oluyor. Göz göre göre bir insan bir hiç uğruna öldürülüyor. Bu arada kitapta namus cinayetine kurban giden kişinin masum olduğunu da sonradan anlıyorsunuz. Yıllar sonra insanlar sanki böyle bir cinayet işlenmemiş gibi hayatına devam ediyorlar.
           Kitapta; Türkiye ile Güney Amerika ( sanırım Meksika)  arasında iki ortak nokta yakaladım: Birincisi; kadınların bekareti her iki toplumda da önemli ve namus olarak görülüyor ve bu uğurda cinayetler işleniyor. İkincisi ise; Onlarda da tıpkı bizde ki gibi zifaf gecesinden sonra çarşaf gösteriliyor. Buna çok şaşırdım sadece Orta Doğu'ya ait bir özellik zannediyordum.
         Kitap son derece sarsıcı ifadelerle dolu. Akıcı bir dil kullanılmış. Mutlaka ama mutlaka bu kitabı okuyun derim.

3 yorum:

Semihal Tüzüner dedi ki...

sevgili arkadaşım
1-kitap hangi dönemlerde geçiyor
2 Onlar-orta asyadan göç eden bizim atalarımız olmasınlar?
en kısa zamanda okuyacağım.

melda dedi ki...

okuyalı o kadar cok olduki konusu hakkinda cok az sey kalmis aklimda.. Marquez'den okudugum ilk kitapti..Yine okuyacagim..

Derdest fikirler dedi ki...

Semihalciğim kitabın geçtiği dönem hakkında net bir bilgi verilmemiş. İkincisi ise o bölgede yaşayan Araplara, Türkler deniyormuş. Bu Araplar Katolik Araplarmış müslüman değiller yani. Fakat yukarıda bahsettiğim gelenekler Meksika halkı için de geçerli.

Yorum Gönder