Kitaplar benim dünyam. Hayatta en keyifli yaptığım birinci şey okumak ikincisi ise gezmek. Kitap okurken genelde beklentiye girmem bırakırım kendimi yazara, beni nereye götürürse giderim. Zaman zaman bu yolculuklar çok keyfili olur zaman zaman da çok sıkıcı olur. Beğendiğim her kitapta yazara hayran olurum. Kendim onlar gibi olamadığımdan için için hem kıskanırım onları hem de hayranlık duyarım. Çamur atamadığım için de başka gezegenlerden geldiklerini düşünürüm. Ben dünyalı olduğum için yazamıyorum onlar ise başka gezegenlerin insanları oldukları için daha zekiler bundan dolayı da harika kitaplar yazıyorlar, diye düşünürüm ve böyle avuturum kendimi. Yazamıyorum ama çok şanslıyım okuyorum hem de çok güzel kitaplar okuyorum.
İşte o güzel kitapların içerisinde bir kitap var ki beni adeta sarstı. Yazarının ise başka bir gezegeden de öte başka bir galaksiden geldiğini düşünüyorum. Muhteşem bir zekanın ürünü olan muhteşem bir roman. Bloğu açtığımdan beri en çok yazmak istediğim ama nasıl yazacağımı bir türlü bilemediğim bir kitap Tutunamayanlar...Ne yazarsam yazayım mutlaka bir şeyler eksik kalacak ve anlatamayacağım bu kitabı. Bunu bilerek başladım bu yazıya.
Yıllardır duyduğum fakat neden bilmem okumaya bir türlü cesaret edemediğim bir kitaptı. Sonunda okudum! Kitabı bana anlatanlar ya da tavsiye edenler ilk bölümlerinin sıkıcı olduğunu söylemişti. Beni sarsan ise kesinlikle bu kitabın ilk bölümü oldu. Okudum adeta allak bullak oldum, okudum şaşkınlığa uğradım, okudum hayranlık duydum, okudum yazarı merak ettim, okudum sorular sordum...Kitapta gördüklerimi Google'da aradım tüm sayfalar Oğuz Atay'a çıktı. Çünkü hepsi hayal hepsi tek bir aklın ürünü. En çok zekasını merak ettim yazarın. Bu kurgu, bu yazılanlar ancak bir dehanın elinden çıkabilir. Bir kitap düşünün bu kitabın kahramanları kendilerini, şiirle, mektupla, ütopyayla, ansiklopediyle ve nihayet romanla anlatıyorlar okura. Okura anlatıyorlar ama bu kahramanlar hayata tutunamıyorlar. İşte roman tam da bunu yani tutunamayanları anlatıyor. Kitabın ana iki karakteri var: Biri intihar eden Selim Işık ve diğeri arkadaşının intiharından çok etkilenen ve onun hayatına dair araştırmalar yapan Turgut Özben. Her ikisi de aydın her ikisi de sıkıntılı kişiler aynı zamanda da espirili kişiler. Bu iki karakterle yazar aslında aydın dünyasını eleştiriyor ve zaman zamanda bu çevreyle alay ediyor. Kitabın sonunda Selim'i araştıran Turgut'ta tıpkı Selim gibi bir Tutunamayan oluyor. Tutunamayanların ansiklopedisini görünce aslında ne çok kişinin tutunamayan olduğunu anlıyorsunuz ( bu noktada ben kendimin de bir tutunamayan olduğunu anladım ).
Kitap kolay okunan bir kitap değil, hatta şöyle diyeyim bir paragraf düşünün tam 77 sayfa sürsün ve noktalama işaretlerine sahip olmasın. Dildeki, edebiyattaki tüm kuralların hiçe sayıldığı bir yetmişyedi sayfa. Gerçekten çok zor okudum, defalarca geri döndüm ve her geri dönüşümde bir kez daha bir kez daha hayran kaldım yazara ( tabi kızdım da, bu okura zulümdür dedim). Sık sık düşle gerçek arasında gidip geldiği için de çok dikkatli okunması gerekiyor.
Öyle kitaplar varki yazarın, bilgi birikimine hayranlık duyarsınız, olayları anlatma biçimine hayranlık duyarsınız. Ne çok şey biliyor ne çok şey okumuş dersiniz, ki bende dedim. Oğuz Atay'ı okuyunca dondum kaldım.Yazar, beni hayal dünyasıyla şoka uğrattı. Sonunda Oğuz Atay'ı bir yere diğer bütün yazarları ise başka bir yere koydum. Kitap boyunca hep şunu sordum: "Bu kitap nasıl bir zekanın ürünüdür?" Bizimki gibi olmadığı kesin. Kullandığı dil edebiyatımızda bir devrim nitaliğindeymiş, kesinlikle katılıyorum bu düşünceye.
Bu roman 1973 yılında yayımlanmış. Ne yazık ki yazar yaşarken pek kıymeti bilinmemiş. Beni üzen konulardan biri de yazarın erken yaşta ölümü oldu. Oğuz Atay 43 yaşında beyin tümöründen dolayı vefat etmiş ( ilginçtir bu kitabı tam da 43 yaşıma girdiğim zaman okudum). Tutunamayanlar ise yazarın ilk eseriymiş.
Son olarak zor bir kitap ama mutlaka okunması gereken bir kitap diyeceğim. Okuyun ve çevrenizdeki tutunamayanların farkına varın. Kimbilir belki siz de bir tutunamayan olabilirsiniz...
18 Şubat 2014 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder