7 Şubat 2014 Cuma

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok

           Savaş filmlerini de savaş kitaplarını da sevmem, buna rağmen hem okurum hem de izlerim. Çünkü tarihin, ne yazık ki en karanlık ve en gerçek yüzlerinden biri de bu. Keşke savaş çığırtkanları da okusa ve izlese diyeceğim ama kesin, yeni stratejiler bulmak için izleyeceklerdir ya da okuyacaklardır. Ne yazık ki savaşlar bazı kesimler için bir kazanç kapısı işte bu kesimler daima beslerler iç savaşları ve savaşları.
       Gelelim kitaba... Kitaba başladığınız anda kendinizi cephede kurşunlar ve bombalarına altında buluyorsunuz. Kitap kahramanlarınızın tamamı 19 yaşını geçmemiş olan lise öğrencileri. Milliyetçi öğretmenlerinin teşvikiyle orduya gönüllü yazılan Alman öğrencilerin yaşadıkları dostlukları, çaresizlikleri,  inançsızlıkları -ki bunarın tamamı savaşla ortaya çıkan durumlar- hastalıkları, sakatlanmaları, yaralanmaları ve tabiki ölmelerini anlatıyor. Baş kahramanlarımız ise Paul ( tüm olayları kendisinden dinliyoruz) ve Kat. İnsan bu kitabı okuyunca yaşadığı tüm dertler ve sorunlar basit sıkıntılar halini alıyor.
                Kitabı sanırım iki günde okudum ve bitirdim. Elimden bırakamadım adeta su gibi akıp gitti ama içimde paramparça oldu. Çünkü savaşta kimse kazanmıyor herkes ama herkes ne yazık ki kaybediyor. Sağ da olsalar artık yaşayan bir ölüye dönüyorlar. 19 yaşında tüm yaşama sevincini kaybetmiş insanlarla dolu bu kitap ve hiçbiri evine dönemiyor.
         Kitap 1929 yılında yayınlanmış en önemli savaş karşıtı kitaplardan biri olmuş. Hatta Hitler'in toplattığı ve meydanlarda yaktırdığı kitapların başında geliyor bu kitap. Yazarını da öldürmek istemiş fakat bulamamış ve zavallı yazarın kızkardeşini öldürmüş Nazi askerleri.
         Batı Cephesi Birinci Dünya Savaşı'nda ki cephelerden biri. Yaklaşık 800 kilometre uzunluğundaymış. Bu cephede Almanlar, Ruslar, İngilizler ve Fransızlar'a karşı savaşmışlar.Esir aldıkları Rus askerlerini görünce şaşırıyorlar.Çünkü onlarda kendileri gibi sıradan basit insanlar ve çoğu silahtan anlamayan köylüler. Zaman zaman göğüs göğüse savaşlar oluyor işte burada yaşanan ölümler çok korkunç oluyor. Psikolojileri en çok bu gibi durumlarda bozuluyor. Paul'ün öldürdüğü Fransız askeri can çekişirken sürekli olarak Paul'ün gözlerinin içine bakıyor. Düşüncesi bile korkunçken 19 yaşaındaki bu küçük çocuklar bunları bizzat yaşıyor.
          Kitapta en sevdiğim satırlar ise savaşın eleştirildiği şu satırlar oldu: "İnsan düşününce tuhafına gidiyor. Biz anavatanımızı savunmak için geldik buraya.Fransızar da anavatanlarını korumak için geldiler.
Peki haklı olan kim? Bir şey daha var. Bizim profesörlerimiz, rahiplerimiz ve gazetelerimiz bizim haklı olduğumuzu söylüyorlar. dilerim öyledir. Öte yandan Fransız prfesörleri, rahipleri ve gazetecileri de kendilerinin haklı olduğunu öne sürüyorlar. Buna ne dersin?"

             Haklı olan kimse yok aslında. Olan milyonlarca insana oldu, ne acı! 1930 yılında filmi de çekilmiş bu romanın. Siyah beyaz bir film. İzlemedim ama izlemek isteyenler internetten bulabilirler.Film 1930 yılında en iyi film ve en iyi yönetmen dallarında oskar ödülleri almış. (Öyleyse filmi de izlenecekler listesine almalıyım.)
             Son olarak kitapla ilgili şunu da ekleyeyim. Bu kitabı Yaşar Kemal "yüzyılın romanı" seçmiş. Çünkü 20. yüzyılı en iyi anlatan bir savaş romanı olabilirmiş. Üç roman arasında kaldığını ve son olarak da bu romanı seçtiğini söylüyor. Diğer kitaplar ise; Heller’in ‘Catch 22’ ve  Şolohov’un ‘Ve Durgun Akardı Don. Bunları da okumaya karar verdim. (Durgun Don'u lise yıllarında okumuştum ama tek cildini okumuştum pek hatırlamıyorum içeriğini.)
          
            

1 yorum:

melda dedi ki...

benim en iyi 10 kitap listemde var bu kitap..hatta gecenlerde ikinci kez okudum.. kalemine saglik cok guzel anlatmissin

Yorum Gönder