3 Mart 2017 Cuma

Huzursuzluk

          Simurg kitap grubumla bu ay Zülfü Livaneli'nin iki kitabını seçmiştik: Bunlardan biri Konstantiniyye Oteli'ydi diğeri ise Huzursuzluk romanıydı.



        Livaneli'nin okuduğum kitapları arasında en sevdiğim ikinci kitap Huzursuzluk oldu. Hani tek kelimeyle nasıl anlatırsın? diye sorsanız: "Sarsıcı" derim. Hakikaten okurken sarsıldım. Hikayesi sarstı, girişi sarstı. Zaman zaman gözlerim dolu dolu okudum. Giriş kısmındaki bölümü sizlerle aynen paylaşmak istiyorum:

        "Harese nedir, bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar.
 
Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu’nun âdeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur."


       Bu girişi okuduktan sonra kitabı elinizden bırakmanız mümkün olmuyor. Hikaye o kadar sade ve sürükleyici ki nefes almadan okuyorsunuz.

       Gelelim kitabın konusuna. Ezidi bir kadın olan Meleknaz ile Müslüman bir genç olan Hüseyin'in aşkını anlatıyor. Meleknaz IŞİD'liler tarafından esir alınmış defalarca tecavüze uğramış ( Ezidi kadınları Müslüman yapmak için en az on Müslümanın onlara tecavüz etmesi gerekiyor), hamile kalmış ve kör bir kız çocuğu doğurmuştur. Bir Ezidi, Müslüman kılığına girip esir pazarında gidip Meleknaz'ı ve iki kız kardeşi satın alıp (!)  özgürlüğüne kavuşturuyor. Türkiye'ye kaçan Meleknaz orada ki mülteci kampında Hüseyin'le tanışıyor ve birbirlerine aşık oluyorlar.


        Kitabı anlatan kişi Hüseyin'in çocukluk arkadaşı olan ve İstanbul'da gazetecilik yapan İbrahim'dir. Okumak isterseniz diye kitabın anlatımını burada bırakacağım.

         Daha önce Mağma dergisinde Ezidiler konu edilmişti. Tarihte en fazla katliama uğrayanlar Ezidilermiş. Okuyunca tüylerim diken diken olmuştu. Son katliamı ise IŞİD yaptı.

       Kitapta gerek Nergis'in ( Ezidi küçük kız 8 yaşında) gerekse Hüseyin'in ölmeden önce söyledikleri söz içimi burktu: "Ben bir insandım." Özellikle "acımak ve "merhamet" duymakla ilgili çok iyi sorgulamalar var kitapta.

        Sizlere tavsiyem bu kitabı,  "mutlaka okunacaklar listesi"ne eklemeniz. Allah Ezidiler de dahil herkesi zalimlerden korusun.

2 yorum:

feride'sviolet dedi ki...

Son zamanlarda çok paylaşılmıştı bu kitap.Hemen ekledim listeme, alıntı beni çok etkiledi. Amin herkesi korusun. Çok sevgiler

Derdest fikirler dedi ki...

Alıntı gerçekten çok etkileyici. Takibiniz ve yorumlarınız ayrıca teşekkür ederim. Sevgiler...

Yorum Gönder