28 Ocak 2015 Çarşamba

Budala


            Dostoyevski'nin okuduğum üçüncü romanı Budala oldu. Daha önce Suç ve Ceza ile Yeraltından Notlar kitaplarını okumuştum. Yıllar önce Yeraltından Notlar'ın oyununu da izlemiştim hem de AKM'de. Dilerim yine orada oyunlar izlerim ( bir umut ).

         Gelelim kitabımıza; romanımızın ana kahramanı Prens Mişkin'dir. Kendisi çok saf ve temiz kalplidir ve sara hastasıdır ( yazar da sara hastası, kahramanıyla ortak özelliklerinden biri bu hastalığıdır). Romanın diğer kahramanları ise güzeller güzeli ve hafifmeşrep Nastasia Filippovna, Aglea İvanovna, Rogojin ( tutkuyla Nastasia Filippovna'ya aşıktır), General ve Lebedef'tir.

          Romandaki  kahramanlar Rusya'daki farklı sınıfları temsil ederler. Belonskayalar üst sınıfı, Epanşinler orta sınıfı ve Lebdef ise alt sınıfı temsil etmektedir.

             Romanda en çok beğendiğim yerler din sorgulamaları ve Rusya'nın edebiyatına yönelik söyleşiler oldu. Dostoyevski, Gogol ve Puşkin'den sıklıkla bahsediyor daha doğrusu kahramanlarına bahsettiriyor. Tabi yaşadığı dönem 19.yüzyıl olduğu için romandaki kahramanlar sık sık ekonomik durumdan ve sosyalizmden de bahsediyorlar. Benim beğenerek okuduğum kısımlar bunlar oldu.


          Kitap ismini, Prens Mişkin'e verilen lakaptan alıyor. Prensi en çok rahatsız eden şeylerden biri de bu lakaptır. Çok saf olan Prens yüklü bir mirasa sahip olur, fakat o kadar saftır ki parayı elinde tutamaz. Çok iyi niyetli olduğu için insanları kırmamaya çalışır ve herkese sevgi dolu bir samimiyetle yaklaşır. İlk etapta bu samimiyet ve sevgi,  insanlar tarafından kuşkuyla karşılansa da daha sonra Prens'i tanıdıkça hem alaya hem de saygıya dönüşür. İnsanlar, bir yandan  O'ndan hem çok rahatsız olur hem de en önemli problemlerini O'nunla paylaşırlar. Çünkü Prens herkesten çok daha iyi bir dosttur ve bunu karşılıksız yapar ( bazı internet sitelerinde Dostoyevski'nn Prens Mişkin karakteriyle aslında kendini anlatmak istediği yazıyor).

        Her kitapta olduğu gibi burada da aşk var. Prens Mişkin kendisine yakınlık gösteren her kadına yakın ve sevgi dolu davranır. Hem Nastasia Filippovna'ya hem de Aglea İvanovna'ya. Sonunda iki kadının arasında kalır ve her ikisi tarafından da terk edilir. Kitabın sonunda Ojen Pavloviç'le dertleşen Prens iki kadını da çok sevdiğini söyler. Pavlaoviç ise bunun mümkün olmadığını söyleyerek Prens'i suçlar. Bence doğrusu da Prens'in dediği gibi,  her iki kadını da seviyor ve asla incinmelerini istemiyor ama şu da bir geçek her ikisine de aşık değil, Ojen Pavloviç bunu anlamıyor. Sonunda kadınlardan biri ölüyor (daha doğrusu Rogojin tarafından öldürülüyor) diğeri ise birden bire birine aşık (!) olup evleniyor. Aglea İvanovna'nın ani evliliği sanki Prens'ten intikam almak gibi bir şey oluyor. Ama Prens her zamanki iyi niyetiyle herkesin mutlu olmasını istiyor.

       Klasik okumayı seviyorsanız önerebilirim ama öncelikle Suç ve Ceza'yı okumanızı tavsiye ederim. Bence Suç ve Ceza, Budala'dan çok daha güzel bir kitap.

4 yorum:

fatma dedi ki...

Canım benim okuduğum ilk kitaptır. Geçmiş zaman (6. sınıfa gidiyorum) dilimlerinden bir günde annem kendi okulunun kütüphanesine oturttu ve önüme bu kitabı koydu ve bu bitecek dedi..Ve bitti de.. Anladın mı diye sorarsan anlamadım ama olsun o kütüphanenin güzelliğyle birleşince önemi kalmadı ..Sonra yeniden yeniden okudum ama hep hatırda o gün kaldı..

Derdest fikirler dedi ki...

Fatmacığım çok küçükmüşsün canım yaa :) O halini gözümde canlandırdım ve pek bir sevimli buldum.

Derdest fikirler dedi ki...

Evet haklısınız ben de zaman zaman sıkıldım kitaptan, hatta araya başka kitaplar aldım okudum.

fatma dedi ki...

Hahhah evet yaramaz hop hop ama kütüphanede çok uslu..İmparatorluk gibi anne olunca kımıldayamıyorsun..

Yorum Gönder