30 Eylül 2014 Salı
Kodin
Bu sıralar kalın kitaplar okumak istemediğim için, dün kütüphaneme bir göz gezdirdim ve Panait Istrati'nin Kodin kitabını okumaya karar verdim. Daha önce O'nun Angel Dayı romanını okumuştum ve çok beğenmiştim. Arkadaşlarımın tavsiyesiyle dört kitabını birden almıştım bu yazarın. İyiki de almışım, dün başladığım Kodin'i bugün bitirdim.
Angel Dayı ile ortak noktaları olduğunu keşfettim. Angel Dayı iki bölümden oluşuyordu. Bu ise üç bölümden oluşuyor. Her bölümde asıl kahraman Adrien, Kodin ise Adrien'in ilk bölümündeki arkadaşının ismi. Kitabın arkasını okuduğumda şunu öğrendim: Yazar her kitabında kendi öz yaşam öyküsünden alıntılar yaparmış. Angel Dayı'nın, Dimi Dayı'nın yeğeni aynı kişi yani yazarın kendisi aslında.
Gelelim bu kitaba; kitap birbiriyle bağlantılı üç bölümden oluşuyor: İlk bölüm Kodin, ikinci bölüm Dimi Dayı ve üçüncü bölüm ise Kir Nicolas.
Kodin, kitabımızın asıl kahramanı olan Adrien'in en yakın arkadaşı hatta ilerleyen sayfalarda kankardeşi oluyor. Kankardeş olmalarını okurken midem bulandı, çünkü birbirlerinin kanını emiyorlar. Küçükken böyle bir anım olmuştu ve ben kanı emmedim diye arkadaşım çok bozulmuştu ve benimle küsmüştü, kitap bana anılarımı hatırlattı. Neyse.. Gelelim Kodin'e, çirkin olan Kodin küçükken annesi ve babası tarafından sürekli şiddet uygulanarak büyütülür ve ilerleyen zamanlarda şiddete meyilli bir insan olarak karşımıza çıkar. Annesini dövmesi gerçekten korkunçtu. Ne yazık ki insanlar ne ekiyorlarsa onu biçiyorlar.
İkinci bölümünde yazar Dimi Dayı'sıyla yaşadığı anıları anlatır. Dayısının yengesine uyguladığı şiddeti okurken ruhum daraldı. Çünkü Dimi Dayı Kodin gibi bir aileden gelmiyor. Karısına aşık olarak evleniyor, evlendikten sonra sürekli doyurması gereken boğaz sayısı arttıkça hıncını karısından çıkarıyor. Ne salak bir adam bu yaa, sanki kadın çocukları tek başına yapıyor. İşte bundan dolayı Dimi Dayı tüm kadınları kötü olarak görüyor.
Üçüncü ve son bölümde ise fırıncı Kir Nicola'dan bahsediyor. Bu defa yazarımız O'nun yanında işe başlıyor ve fırıncılığın ne kadar zahmetli bir iş olduğunu anlatıyor. Kir Nicola yaşadığı ülkede azınlık olduğu için sürekli hakarete uğruyor ve aşağılanıyor. Bir ülkede "öteki" olmanın ne kadar zor olduğu anlatılıyor Kir Nicola'nın hikayesinde. Tüm bu kötülüklere rağmen yaşantısını yine de sürdürmek zorunda olan Nicola'nın şu sözleri beni çok etkiledi: "Oysa ben dünyada yaşayanların hepsiyle kardeş olmak isterdim, ama kimse, bunu istemiyor. Kimse iyi olarak doğan birinin, iyi yürekli olmasına yardım etmek istemediği gibi, iyi yürekli doğma şansını elde edemeyen birinin, iyi olmasına da yardımcı olmuyor."
Panait İstrati'de dikkatimi çeken şey, kahramanlarının acı dolu yaşamları var, çoğu şiddete meyilli ve bununla birlikte yine de yumuşak kalpliler. Şiddete meyilliler ( bu kitapta Kir Nicola hariç), acı ve yokluk içinde yaşıyorlar, ama hepsi kitabın kahramanı Adrien'e ( bu kişinin yazarın kendisi olduğunu düşünüyorum) karşı son derece yumuşak başlı ve sevgi dolular. Adrien insanların sevgi dolu hallerini açığa çıkaran bir kişi oluyor hep. Bu sayede bizde okurken ne kadar kötü olurlarsa olsunlar kahramanları seviyoruz ve onları bu duruma getiren şartları anlayabiliyoruz.
Kalın kitap okumak istemiyorsanız, masal tadında hikayeler okumak istiyorsanız Panait Istrati'yi mutlaka okumalısınız.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder