17 Ocak 2016 Pazar

Acı Tebessüm


         Bu kitabı iki kere okudum. Biri 2011 yılındaydı ( kitabın üzerine okuduğum tarihi atmışım) biri de geçen aydı. Neden iki kere derseniz; yazarıyla buluşacağımız içindi. Simurg okuma grubumla yazarın iki kitabını okuduk ve yazarla birlikte değerlendirme ve sohbet etme imkanı bulduk.

      Kitabın yazarı Erdem Kaşıkçıoğlu, iç hastalıkları, spor hekimliği ve kalp damar hastalıkları olmak üzere üç alanda uzmanlığı olan bir doktor. Şu anda İstanbul Üniversitesi'de öğretim görevlisi. Doktorların çalışma temposunu üç aşağı beş yukarı hepimiz tahmin edebiliriz. İşte böyle bir tempoda dört kitap yazmış olduğu için kendisini (biraz kıskançlıkla karışık) tebrik etmek istiyorum.

       Kitaplarının konusuna baktığımda mesleğinden çok fazla beslendiğini gördüm. Çünkü hem Acı Tebessüm hem de Üç Altın Gün'de ana kahramanlarımız doktor.

        Gelelim kitabımızın konusuna; kitabımızda ki doktorumuz, kalp doktorudur. Çok yoğun ve stresli bir ortamda çalışmaktadır (her doktor gibi). Ufak tefek göğüs ağrıları çekmektedir fakat bunları basit ağrılar olarak düşünür, önemsemez. Derken bir gün doktorumuz kalp krizi geçirir. Hekime değil çeken sor misali, hastaların hastalık sırasında neler yaşadığını çok daha net anlar. Bir yandan meslektaşlarından kendisini kurtarmalarını, ağrılarını dindirmelerini beklerken bir yandan da kendi kendisiyle hesaplaşır. Öğrencilik yıllarını, doktorluk yıllarını düşünürken, etkisi altında kaldığı hastalarını bir bir düşünür.


               Kitabı okurken tıp fakültesindeki derslere girmiş gibi hissettim. Çünkü hastamız hasta yatağında derslerde hangi konuların işlendiğini de uzun uzun anlatır. Bence bu kısımlarda yazarımız insanlara hastalıklardan korunmak ve tedbir almak için neler yapılması konusunda mesajlar vermek istemiş.

       Kitabın başında tıp fakültesindeki aksi doktorları "habis" olarak adlandırması çok hoşuma gitti. Ben de hayatım boyunca birkaç tane habisle karşılaşmış bulunduğum için, bu kelime bana çok şey hatırlattı. Hatta son karşılaştığım habise bir daha randevu almadım sanırım hayatımın sonuna kadar da almam. Neyse, kitabımıza dönelim. Kitaptaki doktorumuz gün gelir eleştirdiği "habis"lerden biri olur. O'da artık hem hastalarına hem de asistanlarına terör estiren bir kişidir. Ta ki kalp krizi geçirip diğerlerine muhtaç oluncaya kadar. Bu satırları okurken yazarın gerçekten kalp krizi geçirdiğini ve anılarını yazdığını, hatta "habis" olayında da çok dürüst davrandığını düşünmüştüm. Fakat yaptığımız toplantıda bunların hepsinin kurgu olduğunu öğrendim. "Habis" doktorları yazarımız da kabul ediyor. Doğrusunu söylemek gerekirse her mesleğin bol miktarda "habis"leri var,  bunu kabul etmemiz gerekir. Nitekim öğretmenler içinde de bol miktarda "habis" bulunmakta.

          Kitapta en çok sevdiğim şey bölüm başlıkları oldu. Tüm başlıklarda mutlaka "yürek" sözcüğü geçiyordu. Örneğin; İlk Yürek Vuruşu, Meçhul Yürek, Yürek Ağrısı, Gıcırdayan Yürek, Ezilen Yürek, Tüten Yürek, Yürek Sızısı, Dağlanan Yürek, Son Yürek Vuruşu....gibi.

          Ben kitabı severek okudum, dilerim siz de okursunuz.





       

0 yorum:

Yorum Gönder